..




 

Peynir aldığı bir gün ansızın midesi bulandı. Peynirin kokusu da ne kadar kötü kokuyordu. Öğürdüğünü görümcesi görmüştü. Görümcesi evliydi ve ara ara ziyarete gelirdi. Esma’nın öğürdüğünü görünce “yoksa hamile misin?” Diye sordu. Esma şaşırmıştı. Şaşkınlıkla “ne bileyim abla” dedi. Doktora gitmeye çekiniyordu ve hamile olduğu bir süre daha bulantısı devam edip karnı büyümeye başlayınca kesinleşti. Bakara sûresi, 186. ayette yüce Allah’ın “Kullarım sana beni sorduklarında, (bilsinler ki) ben onlara çok yakınım. Bana dua edenlerin dualarını kabul ederim.” dediğini öğrendiğinden, sık sık dua eder, Rabbinden ister kimseye el açmazdı. İşte Rabbi dualarını nihayet kabul etmişti. ‘’Allah’ım sana şükürler olsun. Sen evladımı hayırlı evlatlardan eyle” diyerek kendi duasına Âmin dedi ve ağladı. Esma hamile olmasına rağmen evdeki bütün işleri yapmaya devam ediyordu. Kaynanası yaşlıydı, ondan yardım isteyemezdi. Zaten kayınvalidesinin de ona yardım etmek gibi bir düşüncesi yoktu. Sütleri makinaya çekerken karnına şiddetli bir acı saplandı. Bir anda kendini yorgun ve bitkin hissetti. Oturduğu yere yığılıp kaldı. Kaynanası, süt makinasının sesini duymayınca, bunca süt ne ara bitti diye kontrole gelince Esma’yı baygın olarak buldu. Bağırışına komşuları döküldü. Mahallede ebelik yapan yaşlı bir kadın vardı ve birçok bebeğin doğumunu o yaptırmıştı. Ona haber verildi. Yaşlı oluşuna rağmen, koştura koştura geliyordu. Yolda Esma’nın annesine rastladı. “Fadime, ne arıyorsun burada? Dedi. Fadime şaşırdı. “Ne oldu ki” dedi. “Kimse sana bir şey demedi mi? Kızın Esma, rahatsızlanmış” dedi. Fadime’nin beti benzi attı, eli ayağı birbirine dolandı. Elinden çeşmeden doldurarak eve götürdüğü su bidonu yere düştü ve bidonun içinde ki su dışarı boşaldı. “Meryem abla sen git, ben babasına haber verdikten sonra hemen gelirim’’ dedi. Soluk soluğa eve koşturdu. Hava kapalı ve soğuk olmasına rağmen, sanki Ağustos ayında güneşin altında kalmış gibi ter içerisinde kocasının yanına girdi. “Bey, Esmam rahatsızmış. Meryem ebeyi çağırmışlar, hele kalk gidelim bakalım çocuğun neyi var” dedi. Musa hanımına; “sen şimdi tek git. Ebe çağırdıklarına göre benim şimdi gelmem uygun olmaz ama bana ihtiyaç olması durumunda mutlaka haberim olsun. Gerekirse araç tutar, çocuğumu ilçede ki hasta haneye götürürüm” dedi. Fadime kafası ile tamam diyerek onayladı ve gözlerinde yaş, içinde duyduğu korku ve endişe ile kızının evinin yolunu tuttu. Yol ne zaman tükendi ne zaman eve vardı anlamadı. Evin dışı ayakkabı kaynıyordu. Telaşla kapıyı tıklattı. Kapıyı komşulardan birinin küçük kızı açtı. Çocuğa; “Esma’m nasıl yavrum? Dedi. Endişeden kalbi sıkışacakmış gibi hissetti. Şimdi sırası değil, güçlü olmalıyım diye telkin verdi kendine ve hızla kalabalığın olduğu odaya gitti. Yavrusu yatakta halsiz ve bitkin şekilde yatıyordu. Gözlerine hücum eden yaşlara engel olamadı. Kızının boynuna sarıldı ve “ne oldu kızım?” dedi. Kaynanası yanıtladı dünürünü….
..


. ..