..




 

İşi gücü emeği, ocakta yemeği vardı onun. Bir ıhlamurla geçiştirdiği soğuk algınlığı, bir evlat gülümsemesiyle unuttuğu gönül dalgınlığı vardı. Akşam olunca evinin perdesini kapatmaya alışkın elleri, bir de her sabah sulamayı farz edindiği gülleri vardı. Kimse öksüz değildi o varken, kimse sahipsiz değildi. Çünkü anne demek sahip demekti... Ezandan önce uyanırdı annem. Güneşi kucağına alır, yorganımızın içine saklardı. Kınalı ellerinde kireç tutan parmakları vardı, çıtırtıları beyaz bir gece gibi kalbime batardı. Yorgunluk gözlerinden damlardı, çünkü anne demek yorulmak demekti. Çünkü anne demek ömrünü bağışlamak demekti....."
..


. ..